Sürekli Yoksul Olmak

İnsanların umutları vardır, o umutlar üzerine kurulur bazı rüyalar…

‘Amerika Rüyası’ gibi tanımlar da zaten bu rüyalardan yola çıkılarak bulunmamış mıdır?
Rüyalar bazen şehirler için de geçerlidir…

“İstanbul’un taşı toprağı altın” deyimi de, iş-aş hatta zenginlik peşinde olanların akıllarının bir köşesinde ışık yakıp durmuştur yıllardır…

Rejimler, ideolojiler, bu rüyaların karşılılığı olarak ortaya çıkarlar…

Siyasi partiler de aynı şekilde, seçimler için hazırlık yaparken hep bu rüyalar üzerine kurar cümlelerini…

Hepsinin ortak paydası ise tüm insanların ‘insanlık onuruna yakışır’ bir şekilde yaşama hakkı olduğunu hatırlatmak ve umudu beslemek değil midir?

Ama bazıları için umut bile yok işte…

En azından bu ülkede yaşayan insanların yüzde 18’i için…

Yanlış anlaşılmasın, bu oran devletin resmi oranı…

TÜİK, son olarak bu ülkenin gelir ve yaşam koşullarını açıkladı. Değişen çok fazla bir şey yok!
En yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 8 kat, nüfusun yüzde 16.9’u yoksulluk sınırının altında…

Ama bir oran var ki, insan bu orana bir ad koyma gereği hissediyor.

Utanç oranı gibi…

Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı bu:

Yüzde 18…

Yani nüfusun yüzde 18’i aslında umut ve rüyadan bile yoksun…

O zaman nasıl okunacak bu kadar tantana…

Övgüler, böbürlenmeler, büyüme rakamları açıklanırken, tuhaf karşılaştırmalar…

Bu ülke işte böyle büyüyor…

Yüzde 18’i umuttan ve rüyadan bile yoksunken büyüyor…

Sadece rakamların yeterli olmadığı, rakamların niteliğinin analiz edilmesinin de önemli olduğu söylendiğinde ise herkes kıskanç, kötü, yanlış…

Büyüme rakamlarıyla, gelir dağılımı, gelir dağılımıyla, gelir ve yaşam koşulları birlikte ele alınmazsa, bir ülkenin refah içinde olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Rakamların insan yaşamlarını nasıl temsil ettiği nasıl görülecek? Tek başına hiçbir rakamın hiçbir şey ifade etmeyeceği nasıl fark edilecek?

Büyüyorsunuz ama nasıl büyüyorsunuz?

Bunun hiçbir önemi yok gibi davranmanın da önemi yok maalesef!

İşte bu durumu destekleyen başka veriler:

Kurumsal olmayan nüfusun, yüzde 60'ı kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 43,8;inin konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.” sorunlar söz konusu. Yüzde 43,3'ünün oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşanıyor. Yüzde 61,4'ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunuyor, bu borç ödemeleri, yüzde 28,3;ünün hanesine çok yük getiriyor.

Bir de maddi yoksunluk oranı var. Bu oran, ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanıyor. Bu tanıma göre, belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamayan ya da mahrum olan yani maddi yoksunluk içinde olan insanların oranı yüzde 63.5…

Fazla söze gerek var mı?


Nurhan Yönezer

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet