Falaka, Elektrik Verme, Testis Sıkma = 12 Eylül 1980

Bundan 31 yıl önce, saat 03.00'da Kenan Evren başkanlığındaki cunta yönetime el koydu. Kurumsallaşması nedeniyle etkisi hala süren 12 Eylül darbesi, on binlerce kişiyi mağdur etti. 12 Eylül'ün en gaddar yüzü ise cezaevleri oldu. Onlarca kişinin işkenceyle öldürüldüğü cezaevlerinden sağ çıkanlarda ise o dönemin yaraları hem bedenlerinde hem yüreklerinde hala taptaze.


İşte o mağdurlardan Celal Meral, "Aradan 33 yıl geçti ama hala dün gibi yaşıyoruz. 12 Eylül'ü hala görüyorum; sokakta gezerken, yeni kuşak gençleri görünce. Bizim bilincimizde, bedenimizde yok olmuş değil. Çoraplarımı çıkarınca ayaklarımda 31 yıl öncesine ait izleri görüyorum. Bir kez daha o travmayı yaşıyorum" diyor.

12 Eylül askeri darbesinden bir hafta önce gözaltına alınarak tutuklanan Celal Meral, bir süre Hasdal Askeri Cezaevi'nde kaldıktan sonra, 1981 yılı ortalarına doğru Sultanahmet Cezaevi'ne gönderilir. Gördüğü işkenceler nedeniyle yaşamını yitiren Mustafa Tunç'un da bulunduğu koğuşta kalan Meral, pek çok kişi gibi işkenceli sorgulardan geçirilir.

Meral, "o dönemde başlıca işkence türleri vardı" diyor ve ekliyor: "Falaka, elektrik verme, testis sıkma... Özellikle etkili ve sıkça kullanılan bir işkence yöntemiydi, iki yumurta üst üste getirilip sıkıştırılırdı ve müthiş bir acı ve sıkıntı veriyordu."

Teslim alma politikası yürütüldüğünü belirten Meral, buna karşı direndiklerini söylüyor: "Romanlarda okuduğumuz işkenceleri bu süreçte yaşadık. Çoğumuz genç insanlardık, deneyimsizdik. Önümüzdeki tek örnek İbrahim Kaypakkaya idi. Kendi çabalarımızla, inançlarımızla direnerek ifade vermeme tavrı takındık."

1982 yılında serbest bırakılan, ancak aralıklarla 10 yıl cezaevinde kalan Celal Meral, her 12 Eylül'de aynı duyguları yaşadığını anlatıyor ve darbecileri affetmeyeceğini belirtiyor: "Aradan 31 yıl geçti ama hala dün gibi yaşıyoruz. 12 Eylül'ü hala görüyorum; sokakta gezerken, yeni kuşak gençleri görünce. Bizim bilincimizde, bedenimizde yok olmuş değil. Çoraplarımı çıkarınca ayaklarımda 31 yıl öncesine ait izleri görüyorum. Bir kez daha o travmayı yaşıyorum. 12 Eylül bizim açımızdan unutulacak bir dönem değildir. Hesap sorulması gereken bir dönem. İnsan kişisel kin de duyabilir. İnsanlar sana işkence yapmış, senden bir şey koparmak istiyor, bir şey almak istiyor. Böyle bir kin duyuyorum kendi adıma. Ama daha derinde sınıf kini duyuyorum. Asla affetmeyeceğim. Bazı insanlar kendi işkencecisi ile barışıyor, midem bulanıyor. Biz böyle olmamalıyız diyorum."

İnsanlık Mı Dediniz?

O dönemki uygulamaların devletin politikası olduğunu belirten Meral, bir işkenceci ile diyaloğunu şöyle anlatıyor: "Bir gün sordum işkenceciye 'utanmıyor musunuz, hiç mi vicdan yok? Bir insana baskı yaparak bilgi almaya çalışıyorsunuz, utanç verici değil mi?' dedim. Çok doğal anlattı; 'Evet biz yapıyoruz, görevimizdir.'

Az önce konuştuk, testisleri sıkma işkencesini. Aynı şeye maruz kaldım. Düşün ki adam seni soyuyor, testislerini sıkıyor ve sıktığı anda 'Sende insanlık yok mu? İnsan biraz bilgi verir' diyor. Ben de diyorum ki 'sende insanlık var, testislerimi sıkıyorsun. İnsanlığı tartışmak gerekiyorsa burada düşünmek lazım.' İşkenceyi görev edinmiş, sıradan bir iş gibi gören insanlar var. Bir gün, 5-10 dakika boşluk kalmıştı, işkence yapılmıyordu. Bir polis gelip doğal bir şekilde 'biz niye boş kalıyoruz, biz de işkence yapalım' dedi. Başka bir polis de tahliye olacağım zaman 'Celal seni son bir kez dövebilir miyim' dedi, masumane bir istek gibi."

İnsanlık Mücadelesi

12 Eylül'e karşı verilen mücadelenin insanlık mücadelesi olduğunu söyleyen Celal Meral, bu nedenle Mustafa Tunç'un ailesinin dava açacak olması nedeniyle tanıklık yapması isteğini "Çok memnun kaldım. Tabii ki ederim, insani bakımdan, devrimci kimliğimden dolayı tanıklık ederim" şeklinde yanıtlıyor ve ekliyor:

"12 Eylül'e karşı mücadele aslında yaşamımızın parçasıdır, dönemsel değildir. İşkence insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur. Bu mücadelenin kuşaklar boyu sürmesi gerekiyor. Oğluma da bunu anlatıyorum, asla affetmemek, uzlaşmamak gerektiğini anlatıyorum. 12 Eylül'e karşı mücadele mutlaka başarıya ulaşmalıdır."

'Akp Samimi Değil'

AKP'nin 12 Eylül'le hesaplaşma söylemlerini de eleştiren Celal Meral, AKP'nin 12 Eylül'ün bir devamı olduğunu belirtiyor, "Bu iç çatışmanın sonuçları" diyor. Meral, "Ama ne olursa olsun ortaya çıkan bu tür olanaklardan mutlaka yararlanmak gerekiyor. Sadece 12 Eylül generallerini yargılamak değil, devletin bütün organları bu sürece katılmıştır, bu suçları işlemiştir, devleti yargılamak gerekiyor" diye konuşuyor.

12 Eylül ile ilgili davalar açılması ve sonuç alınması için mücadele edilmesi gerektiğini belirten Meral, "Çünkü yüzlerce insanın ölümüne tanıklık ettik. Yanı başımızda ölen insanlar oldu, bir kısmımız ölümlerden döndük geldik" diyor.


Derya Okatan / Kadir Aktaş - ETHA

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet