Acının Zamanı Dolmaz

Şiirleriyle, sazlarıyla şehirlerine gelen insanları kendilerine tahrik saydılar. 400 yıl önce Sivas’ta doğan ve Osmanlı’nın baskılarına boyun eğmediği için idam edilip şiirleri yasaklanan halk ozanı Pir Sultan Abdal’ı anma şenlikleri için bir araya gelen aydınları kendilerine düşman bellediler. 

Allah’a, Kuran’a küfrediyorlar, dediler. Peygamberimize dil uzatıyorlar, laik ve ikiyüzlü devlet de buna göz yumuyor, dediler. Bunları korumak için verecek canları olduğunu söylediler. Basın ve düşünce özgürlüğünün, Müslümanlar’ın kutsal değerlerine saldırmak için icat edildiğini söylediler. Fısıltıların yanında, gün hesap sorma günüdür, diye ilan ettikleri saldırı niyetlerini kâğıtlara bastırıp dağıttılar. 2 Temmuz 93’te, Madımak Oteli’nin önünde 15 bin kişi işte böyle toplandı.

Yaktılar yıktılar. 33 aydın -2 otel çalışanı yanarak ve boğularak can verdi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz, diyerek yetkilileri uyardı. Halk dediği, 35 insanı öldürmek üzere olan kalabalıktı. Başbakan Tansu Çiller, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir, diyerek şükretti.

Daha sonra AKP’nin kurucuları arasında yer alacak olan İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu da suçu Aziz Nesin’e atıp sözleriyle halkı galeyana getirdiğini söyledi. Devletin tepesindeki bu rahatlığın sonucu olarak doğru düzgün bir soruşturma yürütülmedi. 15 bin kişiden sadece 160 kişi yargılandı. Bu sayı yeterli bulunmuş olacak ki, saldırganların firar eden elebaşlarının yakalanması için kayda değer bir çaba harcanmadı. Katliamın engellenmesinde sorumluluğu bulunan idari birimler hakkında da bir ihmal soruşturması açılmadı.

Aradan 19 yıl geçti. O zamanlar benim gibi çocuk olanlar, bugün geçmişte yaşanmış bir utancın üzüntüsünü yaşamak yerine, yerini bulmamış bir adaletin öfkesiyle sarılı. Babalarını, eşlerini, kardeşlerini Sivas’ta kaybedenlerin acısını dindirmek şöyle dursun çoğaltmak için elden gelen ne varsa yapıldı. Davanın en önemli sanıkları yakalanamadı.

Avrupa’ya kaçanlar orada suç sayılmayan ‘gösteri ve yürüyüş yasası’na muhalefetten yargılanacalarını söyleyen Türkiye’ye iade edilmedi. Katliamın örgütleyicilerinden ve kırmızı bültenle aranan İhsan Çakmak’ın askerlik yaptığı, evlendiği ve ehliyet aldığı; diğer bir isim Cafer Erçakmak’ın da Fransa’da aranırken Sivas’ta yaşayıp öldüğü ortaya çıktı. Sonucunda bulmaya gönüllü olmayan bir arama, 2 si ölü 5 kişinin üzerinden yürüyen davanın zaman aşımından düşürülmesine hizmet etmek üzere!

İstiyorlar ki bu dava kapansın, yaşananlar unutulsun. İnsanlık müzesi olması gereken Madımak’ı, rengârenk boyalarla nasıl bilim müzesi yapıp unutturmak istiyorlarsa öyle... İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçu basit bir yangınmış gibi sunan zihniyetin istediği şey bu.

Katliam sanıklarının avukatlığını üstlenenlere partisinde yer verip onları vekil hatta bakan yapan bir iktidarın, davanın zaman aşımından düşmesini engellemek için verilen önergeyi 18 kere reddetmesinin nedeni işte bu. Bakmayın siz kendisini ileri demokrat diye pazarlayan bu partinin, “katiller içerde” diyen demokrasi havarisi şakşakçılarına! Elinde sopa, dilinde kinle 15 bin kişiyi Madımak’ın önüne toplayan elebaşları 4 gün sonra özgür olacak!

Sivas'ta düşünce ve inançları nedeniyle 33 sanatçı-aydın yakıldı. En temel insan hakkı olan yaşama hakkı ellerinden alındı. Şüphesiz ki bu insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve dava, 2005 yılında yeni TCK'da belirtildiği gibi 'insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı işletilemez' kararı kapsamına alınabilirdi. Ceza davalarında geriye dönük yargılama mümkün olmamakla birlikte, AİHM'in 'yaşama hakkını ihlâl ettiği iddia edilen, işkence ve kötü muamele iddialarıyla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zaman aşımından yararlandırılmaması' yönünde aldığı emsal kararlar var. Buna göre yapılması gereken tek şey, Sivas katliamı davasını insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamına almaktı.

Olmadı... Bunun yerine sanıklar, dava zaman aşımından düşürülebilecek vakte kadar başarıyla kaçırıldı. Zamanında kurtarmak için avukatlıklarını yaptıkları Sivas katliamı sanıklarını, meclise girdikten sonra da kollayan AKP'li milletvekilleri ve zihniyet kardeşleri; yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş aileler tarafından kurulan Toplumsal Bellek Platformu'nun bu tip olayların insanlık suçu kapsamına alınması talebini defalarca reddederek savunmalarını tamamladı.

4 gün sonra Sivas davası düşürülecek ve biz çocuklarımıza, sizin hafızalarınızda bir daha böyle görüntüler olmayacak, diye söz veremeyeceğiz. Çığlık çığlığa insan yakan bu kalabalık bir daha asla bir araya gelme cesaretini bulamayacak, diyemeyeceğiz. Onlara inatla sevgiden, kardeşlikten ve barıştan söz edeceğiz ama iş adalete gelince kısılacak sesimiz... Sivas davası düşecek... çünkü Başbakan’ın meydanlarda seçmenlerine seslendiği gibi, “biliyorsunuz onlar Alevi”...

GÖZDE BEDELOĞLU

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet