Adolf Diye Biri

Hayatının bir bölümünü bildiğimiz fakat diğer bölümünü hiç bilmediğimiz tarihi bir karakter vardır ki, zaman zaman hatırlar, artılarını ve eksilerini düşünür, muhasebe yapmaya yeltenirim. 20 Nisan 1889 senesinde Braunau am Inn'de dünyaya gelen Adolf Hitler'in hayatının incelenmeye değer bir süreç olduğuna inanmaktayım. Benito Mussolini'nin Roma yürüyüşünü taklit ederek 9 Kasım 1923 tarihinde Munich'de hükümeti devirmek için yaptığı çıkışda, ordu ve polisden destek bulamayınca Bavyera hükümeti tarafından yakalanıp 5 yıl hapis cezası ile hüküm giyen Adolf Hitler, Landsberg hapishanesine gönderilmiştir.


Burada yazdığı ‘’Mein Kampf ’’ adlı kitapta kendi fikirlerini topluma yansıtmak için yol haritası niteliğinde ürettiği eserin, yandaşları tarafından yayınlatıldığı bir gerçektir. 20 Ekim 1924 senesinde devrin hükümeti tarafından parti başkanı olduğundan serbest bırakılmıştır. 1924 lü seneler dünyada ekonomik krizlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde Hitler’in niçin serbest bırakıldığını yorumlamanın zor olduğunu düşünmekteyim. Bir isyancının 5 yıllık hapis cezasının bir senesini çektikten sonra serbest kalması, üyesi olduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin başkanlığına tekrar geri dönmesi olağan bir hadise olmasa gerek.

Dünyanın içinde bulunduğu durumu çok iyi tahlil eden Adolf Hitler, 1932 tarihine kadar girdiği seçimlerde hep kaybetmiştir. Bir çok konu içinde bilhassa milliyetçilik, sosyalizm, anti-semitizm ve anti-kominizm konularını iyi işleyerek yaptığı hazırlıklardaki engellerden yılmamış, 31 Temmuz 1932 tarihinde üçüncü kez girdiği seçimde toplam oyların %37 sini alarak Parlamentoda en fazla sandalyeye sahip olarak iktidara gelmeyi başarmıştır. Ne kadar ilginç bir rastlantı diye düşünmekteyim. Adolf Hitler’in toplumları etkileyici konuşma yeteneğinin yanında, pıs bıyığı ve sağ yandan ayrılmış saçları olması da dış görünüşteki karizması bakımından çok ilginçtir.

Devlet Başkanı olarak seçilmesi, aynı zamanda Başbakan ve Cumhurbaşkanlığının sorumluluklarını üstlenerek kendisini ’’ Führer ‘’ ünvanı ile anılmasını istemiştir. Devlet başkanlığı sorumluluğu görevini alması, bir çok siyasinin düşünüp yapmak istediği hedef olduğuna inanmaktayım. Hitler mevcut ortamdan yararlanarak alt ve orta tabakanın ekonomik istemlerine ümit vermekte yaptığı propagandada kullandığı dil ve karizması ile toplumları etkilemekte çok başarı sağlamıştı.

Birahane isyanından Devlet Başkanlığına giden yolda Führer’in, adım adım ilerliyerek saldırgan bir dış politika izlemeye yönlenmesi de değerlendirilmesi gereken bir başka husustur. “Lebesraum‘’ adı altında Almanlar için yaşam alanı genişletmek için Polonya’ya yapılan saldırı, Hitler’in bu konuda yaptığı ilk eylemdir.

Ülke içinde polis devleti, Alman ırkı dışındaki ırka olan anti-semitizim hareketi çerçevesinde, bilhassa Yahudilerin toplatılması konusunda bir polis devleti kurulmasında, bu dönemin önemli aktörlerinden biri olduğunu tarih kitapları yazmakta.

Hatta Şubat 1933 senesinde Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg’a milliyetçi Nazi Partisi dışındaki bütün partilerin çalışmalarını durduran bir kararname imzalatarak, 5 Mart 1933 senesinde yapılan seçimde %44 oy alarak Nazi partisinin parlamentoda çoğunluğu temin etmesini sağlaması önemlidir.

23 Mart 1933 de özel yetki yasası çıkartarak yasama ve yürütme yetkilerini eline almış olduğunu görmekteyiz. Yargının kurumsal olarak Yürütmenin kontrolu altında olduğunu da unutmamak gerekir. Bu arada işsizliğe çare olarak ülke çapında ürettirdiği otoyollarla bütün Almanya’nın geniş ulaşım ağına sahip olmasının temelinde bu çıkış yatmaktadır. Aynı zamanda demir yollarına verilen önem neticesinde , o tarihlerde kitlelerin ve bilhassa ağır askeri araçların taşınmasında ciddi rol oynamıştır.

Adolf Hitler 30 Haziran 1934 senesinde bir çok SA elemanlarının yakalanmasını emretmiş, 85 kişi SS subayları tarafından etkisiz hale getirilerek, ordu üzerinde hakimiyetini tescil etmiş olduğunu görmekteyiz. Nasyonel Sosyalizm düşünceye sahip olmayanların da toplama kamplarında sonuçları belli olmayan bir süreçle tutulması, o dönemin bilinmiyenleri içindedir. Bilhassa Yahudiler için ülkenin bir çok yerinde kurdurduğu toplama kamplarında Alman ırkı dışından olanların yok edilmesi için gaz odaları, asit banyolarının tesis edilmesini emrettiğini unutmamak gerekir.

İnsanların oturup tarihi neden yazdıklarını düşünürüm. Bazıları da tarihin genelde tekerrür ettiğini söylerler. Şu konuyu unutmamak gerekir, ‘’insan oğlu nisyan ile malüldür’’ işte bu da bir başka hakikattir.

Zaten tarihten ders alınmış olsaydı, tarih tekerrür edermiydi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Metin Atamer

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet