PKK İçindeki İnfazların ve Faili Meçhullerin Hesabını Kim Soracak?

Terör örgütü PKK'nın, kuruluşundan (1978) bugüne dek binlerce üyesini, hiçbir ciddi dayanağı olmayan bahanelerle infaz ettiğini, örgütten ayrılan militanların ve sorumlu düzeydeki kadroların açıklamalarından öğreniyoruz.


Örgütün, öldürdüğü üyelerinin arkasından kimileri için "ajan", kimileri için de "çatışmada şehit oldu, intihar etti, kayadan düştü, sele kapıldı, suda boğuldu, yıldırım çarptı, zehirlendi" vb. gerekçeler uydurup olayların üstünü örttüğü ve âdeta "faili meçhul" yaptığı biliniyor. Çocuklarından uzun süre haber alamayan kimi ailelerin, örgüt yetkililerini sıkıştırması üzerine, benzer açıklamalar yapılarak aileler inandırılmaya çalışılıyor.

PKK'nın tüyler ürpertici iç infazlı "faili meçhul" cinayetlerinden birinin sırrı da kısa bir süre önce açığa çıktı.

Eylül 2011'de PKK'dan kaçan İran uyruklu "Jiyan" kod adlı kadın militan, PKK'nın 2010 yılında infaz ettiği 5 kadın militanın ("Canda Gabar" kod Hazine Şeker, "Berçem Amed" kod Miyaser Marangoz, "Sema Amed" kod Leyla Gündoğdu, "Axîn Avaşîn" kod Leyla İkincisoy, "Tekoşin Suruç" kod Şilan Uğur) Türkiye'deki aileleriyle temasa geçerek, çocuklarının örgüt tarafından öldürüldüğüne şahit olduğunu anlattı.

Jiyan'ın verdiği bilgiye göre; 5 kadın militan, geçen yıl örgüt kampından kaçmaya çalışırken yakalandı. PKK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu'nun sorumlu olduğu Zargeli kampına götürülerek bir mağaraya kapatıldı ve günlerce işkence gördü. Örgütün verdiği infaz kararı üzerine öldürüldü. PKK, geçen yıl yaşanan bu olayın üstünü kapattı, aileleri de dâhil kimseye bilgi vermedi.

Jiyan'ın, infaz olayını deşifre etmesi üzerine aileler harekete geçti. Ailelerin çocuklarını araştırdığını öğrenen PKK yönetimi paniğe kapıldı. Toplu infazın üzerini örtebilmek için, 20 Eylül 2011'de yaptığı açıklamada; "5 kadın militanın jeneratör gazından zehirlenip öldüğünü" duyurdu. PKK'nın bir yıl sonra infaz gerçeğinin açığa çıkması üzerine yaptığı bu açıklama, tabi ki aileleri tatmin etmedi ve aileler örgüte tavır aldı. Başka aileler de çocuklarının ölümünden PKK'yı sorumlu tuttu ve örgüte verdiği desteği kesti.

PKK eski üst düzey sorumlularından Selim Çürükkaya, Şemdin Sakık, Av.Hüseyin Yıldırım, Mehmet Şener, Şükrü Gülmüş, Dursun Ali Küçük, M.Can Yüce, Nizamettin Taş, vb. şahısların verdikleri bilgiler, PKK'nın kendi üyelerini de imha eden bir cinayet şebekesi olduğunu
tescil ediyor.

Selim Çürükkaya'nın "Apo'nun Ayetleri" adlı kitabı, PKK içi infazlara/cinayetlere çarpıcı bir örnek. Kitaptan, bazı ilginç kısımları aktarmak istiyorum:

"Örgütün kayıpları, 1992 Bölge Raporları'na şöyle yansıyor: Dersim'de parti içinde cezalandırılanların sayısı 17, şehit düşenlerin sayısı 23'tür. Amed'de parti içinde cezalandırılanların sayısı 38, şehit düşenlerin sayısı 42'dir. Botan'da parti içinde cezalandırılanların sayısı 27... rakamlar uzayıp gidiyor.(..) Bir de örgüt mahkemesinde yargılanmadan, çizgiye muhalif oldukları için özel imha ekiplerince 'ipucu bırakılmadan' ortadan kaldırılanlar var. Bunların sayıları hayli kabarıktır, öldürülüp gizli mezarlara konulmuşlardır." (s.182)

"Öldürülenlerin % 95'i suçsuzdur. Eğer bunlar Türk devletinin ajanları olsalardı; örgüt mahkemesinin tutanakları, ifadeleri, isimleri, resimleri örgüt gazetelerinde yayınlanırdı. Suçsuz yere öldürüldükleri için 'öldürdük' diye üstlenilmediği gibi, yaşayıp yaşamadıkları bile söylenmiyor. Ortadan kaybolanların akıbetlerini sormak suç olarak değerlendirildiğinden, kaybolanları sormamak devrimci bir anlayış olarak kabul görüyor." (s.183)

"Engizek dağlarında bir metre kar var. 17 gerilla (15 erkek, 2 bayan), PKK/Vejinci ve Türk ajanı olarak tutuklanarak çırılçıplak soyundurulup işkence ediliyor. Yaşları 18-27 arasında. Terzi Cemal'in (Ali Ömürcan) görevlendirdiği beş kişilik ekip, gençlerin ellerini, ayaklarını bağlıyor, sopalarla işkence edip katlediyor.(s.308) Terzi Cemal, sorgu kasetleri ile birlikte ulu önderin (A.Öcalan) yanına geliyor. Bir müddet sonra Şam'dan alınıp Bar Elias'a getirilen Terzi Cemal, burada işkence ile öldürülüp bir çukura gömülüyor." (s.310) (A.Öcalan'ın, muhaliflerini düzmece gerekçeler ve çeşitli komplolarla ortadan kaldırdıktan sonra, bunların katillerini de aynı metotlarla yok edip, dosyalarını böylece kapattığı anlaşılıyor.)

"Sexwebun ve Berxwedan gazetelerine, örgüte katılan yakınlarının akıbetini öğrenmek için ardı arkası kesilmeyen telefonlar ediliyordu. Onlar konuştukça ben de dinledikçe, bir canavarın cinayetlerine tanık oluyordum. (..) Kayıp listesi o kadar uzun ki, nerede ise bir kuşağın yok olduğunu gördüm. Ne isimleri, ne resimleri, ne öyküleri, ne de mezarları vardı kendileri gibi. Ve işin en kötüsü, bunların akıbetini sormak suçtu." (s.231)

Selim Çürükkaya'nın kitabını, PKK üyesi olan-olmayan her Kürt'ün mutlaka okumasını öneriyorum.

A.Öcalan ve BDP'nin, Türkiye'deki faili meçhul cinayetlere ilişkin TBMM'de kurulmasını istedikleri "Hakikatleri Araştırma Komisyonu"nu, öncelikle PKK içi infazlar için neden kurmayı düşünmediklerini sormak gerekmez mi?

Sahi, örgütte yaşanan bunca "faili meçhul" cinayetin hesabını PKK yönetiminden kim soracak? Bu konuda, PKK'lı olsun veya olmasın, öncelikle Kürt siyasi çevrelerine önemli görevler düştüğünü
düşünüyorum.

Sinan Sungur

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet