Aldatılan İnsanlar

Aldatmaca

Dünya dediğimiz yerimiz, yurdumuz olan bu gezegen üzerinde binlerce farklı din, binlerce farklı milliyet ve insan topluluklarını parça parça yönetilebilir çoğunluklara bölmüş binlerce farklı bölücü unsur mevcuttur. Bölerler bizi, ilkin derimizin rengine göre sonra inandığın tanrıya göre sonra doğduğun yere sonra konuştuğun dile sonra giyiniş şekline sonra… sonra… sonra…


Bölünür gideriz bir avuç bile kalmayıncaya kadar. Kendi başımızın çaresine bakacağımız yere kadar. Kalırız yalnız, yapayalnız, bir başımıza, çaresiz. Sonra, daha çok ararız sığınacak bir limanı. Oysa biri siyah, biri başka dinden bir diğeri başka yerden bir başkasının sokağı farklıdır. Öyleyse giderek daha çok yalnızlaşmak içten bile değildir. Nitekim öylede olur, giderek yalnızlaşır insanoğlu. Bir başına kalıncaya dek... Hemen yapay bir ortak yön geliştirilir insanoğluna, yapay bir birleştirici. İşte kölelik bilinci bu birleştiricidir.

“Ben köleyim sen kölesin onlarda köle… Öyle ise biz benzeriz birbirimize. Peki benzeriz de, ne yapar ne ederiz biz. Birlikte gezmeye gitsek..? sinemaya gitsek..? konser..? tatil..? yoo yoo biz kesinlikle bunları yapmamalıyız, zaten yapamayız da. Çünkü parası yetmez kölelerin bu tip uğraşlara. Peki ne yapacağız biz, acaba düşünsek mi bunu? Keşke bir araya gelip düşünsek bu meseleyi tüm köleler!”

Köleler düşünmesin diye vardır birçok düşünme önleyici. Ve tabi televizyon denen icat. Herkes evinde otursun diye vardır. Kimseler toplaşmasın, toplaşıp düşünmesin diye. Otursunlar bir başlarına evlerinde. Ve sabah olunca dinlenmiş bedenleri ve boş zihinleriyle yeni bir iş gününe hazır olsunlar. Hiç sormasınlar Neden..? denilen o başıbozuk soruyu.

“Bu nasıl bir hayat, her gün aynı şeyleri yapıyoruz. Gerçi televizyonlarda görüyoruz başka şeyler yapanları ama onlar nasıl yapıyor. Mesela ben bugün işe gitmesem, deniz kıyısına gitsem denize girsem..? Olmaz olmaz ben köle iken nasıl yapabilirim bunu..? Tek başıma hayatta olmaz bu işler. Keşke birileri ile birlikte toplaşıp da düşünsek ne yapabiliriz. Ama kimse yok ki benim gibi, Biri siyah diğeri tıfıl bir diğeri Norveçli, bir diğeri kot pantolon giyiniyor. Oysa yardımsız yapamam ben bu işleri. Mutlaka bir ortak nokta bulmalıyım diğer kölelerle.”

Din denilenin hayatlarına kattığı anlam olmasa tüm köleler birleşir belki de, yardım bulmak ümidiyle. İşte din buna lazımdır; İnsanların karşı çıkmasını engellemek için. Yardım isteyenin kendisine hiçbir zaman yardım edemeyecek ama ümidini devam ettirecek ve diğerleri ile arasındaki farklılıkları devam ettirecek yegane olgudur din. Varsa bir ihtiyacın, açsan, sokaktaysan bir dua et yeter. Sonrasını bırak tanrıya, eğer sen layık isen yardıma tanrı çözer sorunlarını.

Toplum Olalım

Dünya denilenin üzerinde bir özgürleşme mücadelesi vermesi gerekenlerin, yani insan denilenin iradesini tüm ayrıştırıcı öğelerden soyutlayarak özgür kılacak olanların dünya üzerinde verdikleri bir mücadeledir; toplumsallaşmak. Var olan hegemonyalarını sürdürmek isteyenlerin toplumu kontrol altında tutma araçları olan ayırıcı-ayrıştırıcı öğelerin yapaylığı, geçicilikleri artık fark edilmelidir. İnsanlar doğal birleştiricisi olan özgürlük ve hak alma mücadelesinin ateşi etrafında toplanmalı, bu sömürü düzenini yıkmalıdır. Bu tabi ki de zor bir mücadeledir. Ve bu zor mücadele ancak aydınlanmışlarımızın toplumu daha çok bilmeye daha çok düşünmeye yönlendirmesiyle kazanılabilirdir.


Çağrı Aksu

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet