Zenginleşen Türkiye Masalı

Başbakan sürekli aynı bilgiye kilitlenmiş: 79 yıllık cumhuriyet tarihinde yapılmayanları yapmakla övünüyor. Kendilerinin yedi yıllık iktidarında yapılan duble yolları, konutları, açılan üniversiteleri anlata anlata bitiremiyor. 2002 yılında iktidara geldiler ve Türkiye’yi refaha kavuşturduklarını sanarak, kendilerinden önceki dönemleri eleştiriyorlar. Açıkça söyleyemiyor ama, Atatürk’ün dönemi de, bu eleştirilerden payını alıyor.


Atatürk dönemine kısaca bakarsak, gelinen nokta bizleri dehşete düşürür. 1922 ile 1925 yılları arasında fiyatlarda artış oranı yılda %3, 1925 ile 1927 yılları arasında ise %1 olmuştu. Bazı fiyatlarda ucuzlama görülmüştü. Türk parası yabancı paralar karşısında değer yitirmemişti, aksine bazılarına karşı değer kazanmıştı. 1923 yılında kişi başına düşen ulusal gelir sadece 70 dolar iken, 1939 yılında 300 dolara ulaşmıştı.

1923 ile 1938 yılları arasında on bir yıl, gelir ve giderin eşit olduğu denk bütçe; üç yıl gelirin giderden çok olduğu bütçe fazlası gerçekleştirilmişti. Yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bütçesi olan 1924 yılı bütçesi, %8'lik bir açık vermişti. Dış ticaret dengesi 1923 ile 1946 yılları arasında hep pozitifti, yani dış satım hep dış alımdan fazlaydı. Sadece 1924 yılında açık verilmişti. 1929 ile 1939 yılları arasında bütün dünyada sanayi üretimi %19 artarken, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde %96 artmıştır. Dünyada ortalama kalkınma hızı %4 seviyesindeyken, Türkiye’de % 10 olmuştu.

1923 yılında 140 olan fabrika sayısı 1933 yılında 2 bin 400’e ulaşmıştı. Onuncu Yıl Marşı’ndaki “Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan” sözünün içi sosyal ve toplumsal devrimlerin yanı sıra kalkınma planlarıyla, sanayi planlarıyla, şeker fabrikalarıyla, basma fabrikalarıyla, demiryollarıyla, Sümerbank’la, Etibank’la da doludur.. Atatürk zamanında yapılan bu işler kolay başarılmamıştı elbette. Planlanan hedeflere ulaşmak için; sınırsız yurt sevgisi, inanç ve özveriden başka, bilinçli, kararlı, örgütlü ve devrimci bir tavır sergilenmişti.

Bütün bu veriler herkes tarafından bilinirken, bu “yedi yıl” söylemleri ne anlama gelmektedir? Bu kendini bilmemektir, bu geçmişi yok saymaktır, bu laik cumhuriyetle ve Atatürk’le hesaplaşmaktır. Yedi yılda Türkiye Cumhuriyeti’ni içten ve dıştan çökertmek için elbirliğiyle çalışan güçler karanlığa boğulacaktır.

Yedi yıldır özelleştirme adı altında peşkeş çekilerek satılan ağır sanayi, sanayi ve hizmet kuruluşlarının tamamı cumhuriyetin eseridir. Yedi yıllık bu iktidar döneminde 721 tane fabrika, tersane, tesis, liman, arsa ve bina satılmıştır. Acaba bu yedi yıllık dönemde, kendi iktidarlarında bir tane fabrika yapıldı mı? TEKEL gibi yapılan özelleştirmelerdeki vurgunlar herkesin belleğindedir.

Yedi yılda “Türkiye zenginleşmiş“ diye övünüyorlar. 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor, 7 milyon kişi işsizlikle boğuşuyor. Çalışanların %70’i yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. 11 milyon kişi yeşil kartlı. Memurun, işçinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin düşürüldüğü acıklı durum herkes tarafından görülmektedir. Halkın zenginleştiği palavralarına sadece iktidar inanıyor. Çünkü yakınları kısa sürede büyük girişimcilik örneği göstererek, gemi, medya kuruluşu, sağlık kuruluşu alabilecek duruma geldi.

Yedi yıldır evlerinde aç yatan çocukların, tenceresi kaynamayan anaların, çocuklarına harçlık veremeyen babaların, genelevde çalışmak için sırada bekleyen kadınların, ürünü dalda kalan çiftçilerin, haklarını aramak için sokağa dökülenlerin, direnen işçilerin, intihar edenlerin görüldüğü Türkiye mi zenginleşmiş?

Yedi yıl önce ekmek 0.15 TL, benzin 1.69 TL, tüpgaz 19 TL idi. Bugün ekmek 0.60 TL, benzin 3.70 TL, tüpgaz 50 TL dir. Zenginliği fiyatların artması olarak görenler, halkın yoksulluğu karşısında sessiz kalmaktadırlar. Ülke yangın yerine dönmüş, ekonomik kriz almış başını gitmiş, yatırımlar durmuş, yoksulluk, açlık, işsizlik çığ gibi büyümüş, dış güçlerin isteğiyle yapılan açılımlar sorun oluşturmuş, terör azmış, yolsuzluk ve hukuksuzluk büyük boyutlara ulaşmıştır. Kurumları çatıştırarak, çatışmadan rant elde etmeyi düşünen siyasi iktidar, yolun sonuna gelmiştir.

Atatürk döneminde yapılanlar ortadayken, “ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim” diyenlerin, ulusal değerlerimizi babalar gibi satanların; “79 yılda ne yapıldı ki” diyebilmeleri için önce düşünmeleri gerekir. Sonra yurtseverliklerini sorgulayarak, ülkeyi getirdikleri durumu görmeleri gerekir. CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu iktidarın yedi yıllık durumunu kısaca şöyle özetlemişti: “ ABD'den korktuğunuz kadar Allah'tan korksaydınız bu memleketi bu hale getirmezdiniz.“

Delete this element to display blogger navbar

 
© 2010 Sansürsüz Gerçekler | Powered by Blogger | İletişim | Gizlilik Sözleşmesi | Kurallar | Rss | Online Sohbet